Kartal Kartal Belediye Başkanı Halk TV'de Güne Başlarken programına konuk oldu...

Kartal Belediye Başkanı Op

Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz Halk TV’de Semra Topçu ile Güne Başlarken programına konuk oldu.


Semra TOPÇU: Sizin çalışmalarınızı konuşucaz ama belediye başkanları, bir istifa tartışmasıyla gündeme geldi. Öncelikle yorumunuzu merak ediyorum. Bu ne anlama geliyor? Türkiye’de ne yaşanıyor sizce şu anda? Herhalde daha önce hiç yaşanmadı böyle şeyler.


Altınok ÖZ: Geriye doğru bir bakalım. Siyasetin bir hedefi olur. Hedefe ulaşmayı tarif ederken, maraton gibi 42 kilometre, 165 metre diyebiliriz. Bu yolda elenenler olur. Siyaset de böyle. Menzile giderken yolda elene elene, eleye eleye gidersiniz ama hedefe varırsınız. Bunu Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda yaşadık. Önce ülkeyi kurtardık, sonra da demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için kadrolar oluştu ve onlarla yola çıkıldı. Şimdi bu yaşadıklarımıza bakınca, herhalde hedefe ulaşmak için arada sıkıntı yaratanlarla yol ayrımına geldiler gibi geliyor bana. Yoksa seçilmiş bir belediye başkanını niye kenara koysunlar? Hem de bir buçuk yıl sonra. Bir buçuk yıl da kalmadı. 2019’un Mart ayında yerel seçim var.


Semra TOPÇU: Evet yaklaştı, belki erken olacak hatta.


Altınok ÖZ: 3 - 4 ay önce de adaylar belirleniyor. Beğenmediğiniz adayları kenara koyarsınız, beğendiklerinizle yola devam edersiniz. Niye bu acelecilik? Bence hedefi biraz öne çektiler herhalde. Dolayısıyla ‘Biz bu arkadaşlarla yürüyemeyiz, yürümek istemiyoruz, bizim hedefimiz için uygun değil’ dediler ve onları bir kenara koydular. Yoksa bu durumu demokratik olarak izah etmenin yolu yok.


Semra TOPÇU: Demokratik olarak izah etmenin yolu yok da Türkiye’de demokratik olarak izah etmediğimiz, edemediğimiz alanlar çoğaldı galiba. Ne olur peki sizce? 3 belediye başkanı direniyor şimdi. Sohbet için soruyorum. Kanaatiniz nedir?


Altınok ÖZ: Tayyip Bey diyor ki ‘Biz getirdik onları, biz alırız.’ Siz getirdiniz ama o olmasa başkası olacaktı. 5 yıllık plan yaparsın, halkın önüne sunarsın ve ‘Bu benim en iyi ürünüm’ dersin. Halk da onun karşılığını verir, beğenir veya beğenmez, o şekilde yönlendirir ama burada anlaşılan pek öyle değil. ‘Ben sunarım, ben alırım, halkın iradesi önemli değil’ anlamına geliyor.


Semra TOPÇU: Halkın iradesi zaten sonuçta genel seçime giderken diyorlardı ama?


Altınok ÖZ: Şimdi İstanbul’dan geliyorum, Ankara’nın 06.30 uçağıyla geldim 07.30’da hava alanına indim, 09.00’da buraya anca geldim. Ankara’nın hali belli. Ne olursa olsun. İyi yönetildi, kötü yönetildi ayrı ama seçilmiş yani.


Semra TOPÇU: Halk takdir etsin diyorsunuz yani.


Altınok ÖZ: İlk defa seçmiyorsunuz. Adı geçenlerden birisinin birinci dönemi, birisinin kaçıncı dönemi, birisinin çoklu dönemi. Denediniz, aday yaptınız, seçtirdiniz, halkın önüne koydunuz. Şimdi ne oldu 1 buçuk yıl kala?


Semra TOPÇU: Senelerdir yerine başkasını bulamadınız öyle ki değil mi? Peki Altınok Öz, şunu da sormak istiyorum size. Bir başka şey daha tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Mahvettik’ diyor İstanbul’u. Şimdi siz de İstanbul’dan geliyorsunuz, siz zaten yaşıyorsunuz.


Altınok ÖZ: Mahvettiler dediğine aynen katılıyorum. 94’den beri yönetiyorlar. Size 2 tane örnek vereyim. Kartal Belediye Başkanlığı yapmış, rahmetli Mehmet Ali Büklü adına park açtık. Sayın Genel Başkanımız da katıldı. İyi de bir park. Esentepe mahallemizin ortasında parkın açılışını yaptık. 3 ay sonra Milli Emlak’tan yazı geldi, ‘Burayı konut alanı olarak planlıyoruz, belediyenin görüşü?’ diye. Biz de ‘Geçmiş olsun, park olarak açılmıştır’ diye yazdık. O parkın açılışında Genel Başkanımız, ‘Burası CHP’nin elinde olduğu için bu park açılıyor. Eğer AKP’nin elinde olsaydı konuta, ranta dönerdi’ dedi. Fazla beklemediler. 3 ay sonra o yazı geldi. Uğur Mumcu Kent Meydanı’nı yapıyoruz şimdi. 6 milyon liraya 2009’da satıcaklardı, sattırmadık. İhalenin bir gün öncesi durdurduk, sonra Büyükşehir’le takas yaptık. Şimdi orayı kent meydanı yapıyoruz. Neyi anlatalım? Kartal’da Yunus Çimento Fabrikası’nın olduğu yer devlete ait arazi, Milli Emlak’a ait arazi Toki’ye veridi, Toki’den Emlak Konut’a verildi ve Emlak Konut oraya bir proje yaptı. Projenin içinde DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) yok, KOP (Kamu Ortaklık Payı) var. 43 katlı binalar yapıldı, İçine özel hastane kondu. Şimdi özel bir hastaneye sattılar. Özel bir okul açıldı, camisi var, herşey var. Halkın nefes alacağı yer yok ama hemen arkasında halkın dönüşüm alanında 43 kata izin verdiler. Orada 15 kat dediler. Halka tepeden bakmaya alışıklar. Onun için halkın yükselmesine izin vermiyorlar.


 Semra TOPÇU: Ama şikayet ediyorlar sonra gökdelenlerden. Cumhur Başkanı Erdoğan’ın da şikayeti oldu. İstanbul’un silüetiyle ilgili tartışmayı kastediyorum.


Altınok ÖZ: Tabi şöyle bir Brooklyn New Jersey yataydır. Anadolu yakasının merkezi nereyi ilan ettiniz? Kartal’ı. O zaman Kartal  yükselecek, Maltepe, Pendik yatacak. Onu beceremedikleri için hacı yatmaz gibi gökdelenler bir yerden çıkıyor. İşte ‘Batırdık’ dedikleri o.


Semra TOPÇU:  Şimdi anlıyorum ki sizin oradaki varlığınız, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düşünce tarzı, Cumhuriyetçi yaklaşım, bütün bunlar etkili. Vatan sevgisi, yurt severlik konularını kimse tartışacak durumda değil. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaşadığı kimlikten dolayı, yansıttığı kimlikten dolayı söylüyorum. Ama çok ciddi sorunlar yaşıyorsunuz anladığım kadarıyla. Çalışmalarınızda nelerle karşılaşıyorsunuz? Hem bu arada neler yaptığınızı da görelim.


Altınok ÖZ: Son zamanlarda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden müfettiş eksik olmuyor. Şimdi AKP’li belediyeler de istifaya zorlanıyor. Yolla kardeşim. Bana yolladığın gibi oraya da yolla, gereğini yap. Ama bizimkiler buna, herhangi bir şekilde sıkıntıya düşmesin diyorlar. Aytaç Durak çok güzel bir şey söylemiş.


Semra TOPÇU:  Bugün Saygı Öztürk’e konuşmuş. Hemen okuyalım mı Başkanım? Hemen okuyalım cümleyi. ‘İstifası istenen AKP’li başkanlara açığınız yoksa direnin, varsa sıkıntıya girmeyin’ diye seslendi diyor.


Altınok ÖZ: Çok net. Yani ‘Sıkıntın varsa kardeşim, dalaşma’ diyor.


Semra TOPÇU: Ama bu üç haftadan sonra herhalde bir problem var ki hala istifalar gelmedi.


Altınok ÖZ: Temizler yani.


Semra TOPÇU : Müfettişler gelince ne yapıyorsunuz? Doğal olarak beklediğiniz için senelerdir hazırlıklısınız, herşeyiniz prosedüre uygun.


Altınok  ÖZ: Ben bürokrasiden geldiğim için geliyolar ve gidiyorlar. Geldikleri gibi gidiyorlar.


Semra TOPÇU:  Zorluyorlar mı peki? Yani pireyi deve yapmak için?


Altınok ÖZ : Tabi tabi. Nasıl bulaştırırız, ne yaparız diye ama çıkamazlar.


Semra TOPÇU: Allah kolaylık versin diyelim. Gülümseyerek bakıyoruz ama sonuçta, onlardan olmayana yaklaşımları senelerdir aynı göründüğü için gülümseyerek yaklaşıyoruz zaten. İlke meselesi tabi bu da.


Altınok ÖZ: Buyursunlar gelsinler. Geliyorlar, gidiyorlar. Hesap veremeyeceğimiz iş yok. Ben daha önce üç kez başhekimlik, bir kez sağlık müdürlüğü yaptım. Müfettişler hep hem teftiş eder, hem eğitir. Biz o gözle bakarız. Ön yargılı olursan, yani aldığı talimatı uygulamak için gelmişse onlar da belli. Onlara yapacak bir şey yok. Yaz kardeşim, hesabını veririz.


Semra TOPÇU: Zorluyorlar yani.


Altınok ÖZ: Sonuçta Türkiye’de yargı da var. Müfettişlerin de bir vicdanı var. Çok rahatsız oluyorlar. Hissediliyor.


Semra TOPÇU: Evet zorlayan zorluyor ama sonuçta hakkaniyetten, doğrudan, adaletten ayrılmadığınız zaman da bir şey yapamıyorlar, sözlerinizden bunu anlıyorum.


Altınok ÖZ: Önemli olan kamu vicdanı. Vicdanı rahatsız edecek davranışlar içinde kim bulunuyorsa sonu hayırlı olmayacaktır. Onu da görüyoruz. Türk siyasi hayatında da gördük bunu. Kamu vicdanını rahatsız edenler gittiler.


Semra TOPÇU: Şimdi İstanbul’u bilen bilir zaten. Kartal’ı da bilen bilir. Ama bilmeyen izleyenlerimiz de var. Bu arada çok yoğun bir mesaj trafiğimiz var arada onlara da bakacağız. Sayın Başkan, şunu konuşalım isterseniz. Birkaç görüntü geldi ekrana. CHP’li belediyelerin bulunduğu şehirlerde fark yansıyor zaten. Dolayısıyla o farkı hissettirelim izleyenlerimize. Kendi bulundukları bölgeyle bir muhakeme etsinler. ‘Bizde bu yok’ desinler mesela. Biraz anlatalım. Özellikle parklar var, yaşam alanları var, insani dokunuş var anladığım kadarıyla.


Altınok ÖZ: Herşeyden önce Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi, belediyelerde özgürlük var. Halkın rahatlığı var, huzur var. Kendilerini rahat hissediyorlar. Önemli olan, bir kent yöneticisinin halkın mutluluğunu sağlaması değil mi? Dolayısıyla en önemlisi, bizler belediyecilik yapıyoruz. Parktır, yoldur, dönüşümdür ama en önemlisi oksijen. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere geldiğiniz zaman oksijen fazlalaşıyor. Dolayısıyla halk rahatlıyor. Tabi biz Kartal olarak 2009’da göreve geldiğimizde dönüşümün içindeydik.  Halkı bilinçlendirdik, bilgilendirdik, çalışmalarımızı yaptık. 2009 seçim bildirgemize, ‘Deprem nedeniyle evi yıkılacak olanlardan imar harcı almayacağız’ dedik. 2012 yılının 1. ayında Kartal Belediye Meclisi’nden kira yardımını çıkarttık. Kira yardımı ve imar harcı alınmama yasası yani 6306 sayılı yasa, bizden 6 ay sonra çıktı.


Semra TOPÇU: Öncüyüz diyorsunuz yani.


Altınok ÖZ:  Tabi. Kartal’da güzel dönüşüm uygulanıyor. Şu an 45.000 insan oldu. Çünkü biz, evini terk ettirdiğimiz insanlar kaç kişiyse sayıyoruz. 45.000 insan, deprem nedeni ile evini terk etti. Bunların bir kısmı geri döndü. Kartal değişiyor ve dönüşüyor. Burada da sloganımız şu: ‘Kartal düşleyerek, düşünerek dönüşüyor.’


Semra TOPÇU: Temel noktalardan birisi de Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde teknolojiye, çağa uygunluk, modernliği takip de var. Bu bağlamda bir projeniz var mı?


Altınok ÖZ: Var. Bu ay sonunda toplantı yapacağız. Avrupada, İspanya’da, İtalya’da ve Kartal İstanbul’da binaların izolasyonuyla ilgili bir projeye gireceğiz.


Semra TOPÇU:  Yalıtım, ısı yalıtımı mı?


Altınok ÖZ: Aynen öyle. 1 milyon 100 bin Euro’luk bir projeydi. Aldık biz onu. Ama binayı dönüştürürken, teknolojik de bir bina olsun dedik. Geri dönüşümü yüksek bir bina oldu. Yani suyun % 95’i geri dönüşebiliyor. Elektriğin % 63’ü geri dönüşebiliyor. Güzel bir bina oldu. Bununla ilgili Avrupa heyetiyle toplantı yapacağız. Son durumu ortaya koyacağız. Ölçümler yapılacak. Bu binadaki ısı ve suyun hareketini Avrupa’da izleyebilecekler. Şu an Devlet Malzeme Ofisi kanalıyla ihalemizi yaptık. Donanımı sağlanıyor. Birkaç ay içerisinde inşallah Sayın Cumhur Başkanımızın da katılımıyla huzurevimizi açacağız.


Semra TOPÇU:  Tasarruflu, yalıtımlı bir huzurevi.


Altınok ÖZ:  Binaya sadece huzurevi olarak bakmıyoruz. Ağır engellileri de alacağız. Anneye bağlı, annenin bırakıp gidemediği  kişileri de alacağız. Onlara bakacağız. Anneyi biraz rahatlatalım, sosyal alanın içine sokalım istiyoruz. Daha önce yine anneleri rahatlatalım diye 2009’da 1 iken şimdi 11 olan, çok yakında 14 olacak olan kreşlerimize de bu uygulamayı yaptık.  Anneleri rahatlatalım, çalışan anneler rahatlasın. Hatta evinde soba yanan veya pazara gidecek olan, çocuğumu nereye bırakırım diye kafasında soru işareti olanlara diyoruz ki ‘Ne kadar işin varsa, bize bırak, git işini gör, daha sonra gel çocuğunu al.’ Kreş demişken bir yenilik peşindeyiz. Kreşte bir çocuk alerjikse diğer çocuklarla aynı yemeği yemesi, aynı şeyleri tatması mümkün değil. Onların da annesi çalışıyor. Biz de alerjik çocuklar için bir kreş yapmaya karar verdik. Duydunuz mu hiç daha önce?


Semra TOPÇU: Hiç duymadım. Onlar da sonuçta özel yiyorlar, özel havalandırma, biraz daha havaya nem yansıtan cihazlarla yaşıyorlar. Hepsi düşünülecek yani.


Altınok ÖZ:  Gıda alerjisi olsun, ortam alerjisi olsun onlar için ayrı…


Semra TOPÇU:  Tıp dünyasından geldiğiniz için daha ciddi bir kanaatiniz vardır. Bu yeni kuşakların çok alerjik olduğunu görüyorum ben. Hem astım, hem havaya karşı, hem plastik eşyalara karşı çok ciddi alerjik çocuklar ile karşılaşıyorum.


Altınok ÖZ: Bizim çocukluğumuzda tavuğu yediğiniz zaman, butu biraz esmer olur, tadı bir değişik, pişmesi de uzun olurdu. Şimdi 10 dakikada pişen tavuklar var. Onlarla alerji olmamak mümkün değil. Mesela bir örnek veriyorum, doğal yerden  üretilmiş ürünlerin yerine başka ürünler kullanılırsa, katkı maddeli ürünler kullanılırsa alerji kesin. Çok benim branşım değil ama hekim olarak kıyısından köşesinden söylemem gerekirse alerjinin artması veya kanserin artması konusunda uzmanlar fikir beyan ediyorlar, görüyoruz. Biz de içindeyiz.


Semra TOPÇU: Sizin sözlerinizden de şu anlaşılıyor. İşte böyle dönüşümler yaşanıyor hayatta, ayrıntıda gizli başarı da anladığım kadarıyla. Siz de bu dönüşümlere karşı ayrıntılarla yanıt veriyorsunuz.


Altınok ÖZ: Hem öyle hem de sadece o değil. Şimdi dünyada dikey tarım diye bir şey var. Onu da projelendiriyoruz. Yani insanlar kendi evinde kendi ihtiyacını yerli tohum ile üretebilsin. Domatesini, biberini..


Semra TOPÇU: Kartal bölgesinde yaşıyor olsaydım bana tohum mu verecektiniz?


Altınok ÖZ:  Tohum veririz. Yani tohumumuz da var ama küçük alanda ya da dar alanda katlı yerlerde tarım yapmayı öğreteceğiz.


Semra TOPÇU: Mesela balkonda tarım yapabileceğiz,  domates yetiştirebileceğiz.


Altınok ÖZ:  Mesela kapalı alanda öyle bir ortam oluşturuluyor ki evin bir bölümünde de olabilir. Ürün yetiştirebilecekler.


Semra TOPÇU: Herkesin serası olabilecek yani.


Altınok ÖZ: Aynen öyle.


Semra TOPÇU: İlginç bir yaklaşım. Bahçeli evlerde falan karşılaşıyoruz böyle şeylerle ama apartmanda bile olsanız size kapı açacak Kartal Belediyesi.


Altınok ÖZ: Kartal, yer olarak da müsait ekolojik tarıma. Bir alanı çok yeni kamulaştırdık. Mesela orada hobi bahçesi yapacağız. İnsanlara vereceğiz, gelin ürününüzü burada yetiştirin, alın götürün yiyin sağlıklı olun diye.


Semra TOPÇU:  Bu arada izleyenlerimizden gelen mesajlar dedim Figen hanım Kartal’a taşınma niyetindeymiş.


Altınok ÖZ: Kartal güzel bir yer. Biraz iddialı söylüyorum ama Boğaz’dan sonraki en güzel yer. Çünkü gece de yaşıyor. Karşısında Adalar, boğaz gibi durur. Biraz ileride hava çok kötü değilse, çok bulanık değilse Yalova sahilini de görüyorsunuz. Hele dolunayda mehtap da çıkınca göl gibi durur. Onun için gecesi gündüzü yaşayan bir kent. Ulaşımı rahat olan bir kent. Ulaşım sorunumuz yok. Doğu-Batı istikametinde bir bölge hariç, Kuzey - Güney istikametinde de ulaşım sorunu olmayan bir ilçe.


Semra TOPÇU:  Ayşe hanım, ‘Bütün hayvanları toplayıp Sayın Başkanımıza getirebilir miyim? Üsküdar Belediyesi yetersiz kalıyor, aç geziyorlar’ demiş.


Altınok ÖZ: Bizim veteriner hizmetleri iyi gidiyor ama bu sadece Üsküdar, sadece Kartal’ın sorunu değil. Biz biraz şanssızız. Niye şanssızız? Bizim hemen arkamızda orman var, Aydos ormanı. İstanbul’un değişik ilçelerinden hayvanlar getiriliyor ve bize bırakılıyor. Uğur Mumcu Mahallesi’ne bırakılıyor. Uğur Mumcu Mahallesi’nden hayvanlar dağılıyorlar. Kimi Sancaktepe’ye gidiyor, kimi Sultanbeyli’ye gidiyor, bir kısmı Pendik’e gidiyor ama bizde de kalıyor. Hayvan severler bir taraftan, sevmeyenler bir taraftan. Yani bunu dengede tutmak biraz zor oluyor. Bazı insanlardan dolayı canı acıyan hayvanların saldırganlığı artıyor. Ondan dolayı da insanların canı acıyor.


Semra TOPÇU:  Problemli bir alan. Ankara’da da var benzer sorun.


Altınok ÖZ: Büyükşehir’in halletmesi gerekiyor. Biz söyledik, ‘Verin bize Tuzla’da büyük yer, barınağımızı yapalım, hayvanları rehabilite edelim, saldırganları tedavi edelim’ dedik. Yıllar önce ilk köpek aldığımda Köpek ve Ruh Sağlığı diye kitap okudum. Onların da bir hayatı var bunu anlamak lazım. Onu anlamadan köpek sahibi oluyorlar. Sonra da ‘Bu bana göre değilmiş’ deyip sokağa bırakmak çok yanlış. Saray Bosna’daydım ben. Ortalıkta köpek görmedim. % 90’a yakın sokak köpeklerini sahipleniyorlar. Sahipsiz köpekleri de Bosna Belediyesi kontrolüne alıyor. Bizde de öyle olması lazım, hayvan seversen birer tane besle kardeşim.


Semra TOPÇU: İnsani bir olgunluk diye düşünüyorum ben. İnsan bencilliğini yok eden bir alan olmalı. Başka canlılarla beraber yaşıyoruz nihayetinde.


Altınok ÖZ: Hayvan sevgisi bambaşka bir şey. Zaten içinde sevgi olan kişi hayvanı da sever, insanı da sever, doğayı da sever. Ve koşulsuz sever. O zaman kendi köpeğini de sokak köpeğini de sever.


Semra TOPÇU: Evet, türünü cinsini ayırt etmez değil mi? Şimdi Orhan Bursalı’nın bir yazısına dönelim. Artık biraz ayrıntılar diyelim. Ben de çok önemserim ayrıntıları ki geldiğimiz nokta son derece anlamlı. Sevgiyle dokunuş dediğimiz zaman zaten bütün problemleri çözmüş oluyoruz. Orhan Bursalı da bugün, İstanbul’u mahvettik diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itirafından yola çıkarak yazmış. Yalnız bir önerisi var, onu okumak istiyorum. Buradan devam edelim isterseniz: ‘Belediyecilik adına şu andan itibaren kentte tüm yeni gökdelen faaliyetlerini durduracak adımlar atınız, elde kalmış arsaları yeşile döndürünüz. Bu, itirafınızın ilk gereğidir. Hem mahvettik, hem de yola devam demek, birbiriyle taban tabana zıttır. İstanbul’un tüm merkezi alanlarını boş alanlarla, parklarla geriye, halka kente kazandırmamız şarttır. İnsanın ve kentin şiddetle buna ihtiyacı var. Hiçbir arsa, yapı bundan daha değerli değildir. Bu ilkeyi kabul etmekle büyük dönüşüm başlayabilir. Toki’yi İstanbul’dan çekiniz’ diye çağrıda bulunmuş. Şimdi belediyecilik anlayışı olarak yeni bir seçime giderken, kim nasıl projeler sunacak diye düşünürken hep bu Toki’li projeler dikkati çekiyor AKP’de. Sizin önerileriniz ne olur ve ne olması gerektiğini düşünüyorsunuz?


Altınok ÖZ:  Orhan Bursalı’nın görüşüne kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum. Katılmadığım konu, askeri alanlar. Kentin içindeki askeri alanlar boş alanlardır. Ulusal park haline getirelim, park yapalım. Ama şurada bir ada var, 80 yılında burada konut üretilmiş, konutlarında hepsi çürük. Alana mı yayacaksınız yoksa alanın içinde yükselip adada bir boşluk yaratıp insanların nefes alacağı bir yer mi yapacaksınız. Burada bir fark var. Yani boş alanda yüksek bina çıkmak ayrı şey. Var olanı dönüştürürken yatay mimariden dikey mimariye geçip tenis kortunun, yüzme havuzunun, futbol sahasının yani çocuk oyun grubunun, insanların rahat edeceği ve buluşacağı alan yaratmak hedef olmalı. Bana göre köyde nasıl erkekler köy meydanında toplanıyorsa, kadınlar da çeşme başında toplanıyorsa modern kentlerde de insanların buluşacağı noktaları bilhassa site içlerinde yaratmamız lazım. O da nasıl olur? Bütün daireleri üst üste koyarsın, alan genişletirsin. O zaman hem yeşil alan yaratmış olursun, hem çocuk oyun alanı. İstanbul’un en önemli sorunlarından bir tanesi de mutlaka ve mutlaka yeraltına otoparkı mecburi kılacaksın. İmar Kanunu’nda var. Bir daireye bir tane. Kartal da bir daireye bir buçuk otopark. Çünkü bir süre sonra otopark sertifikası çıkacak. İstanbul’da  yoldaki araçları trafikten kaldırın, yoldan kaldırın, trafiği rahatlatırsın. Ama bunun tedbiri görüyoruz ki pek yok. İspark, daha fazla para kazanmak için sokağın başına ve sonuna iki tane adam koyuyor. Gelenden gidenden para alıyor. Sokağın altına veya büyük yerlerin altına otoparklar yap. Ben bir kent yöneticisi olarak yakın zamanda Kartal’da bir katlı otopark yapıldığını görmedim. Bir tane yapıldı, onu da biz belediye binası yaptık.


Semra TOPÇU: Kolay gelsin size Başkan. Farkınızı fark ediyoruz. Tabi CHP’li belediye ve sizin özellikle Kartal’daki kişiliğinizden kaynaklı. Belki de biraz farklı ayrıntılara dikkat ettiğinize tanık oluyoruz. Size kolaylıklar diliyoruz.


Altınok ÖZ: Teşekkür ediyorum.


Semra TOPÇU:  İyi çalışmalar. Elbette bir seçim süreci geliyor. Ona yönelik hazırlıklar zamanında da yine sıkça bir araya geliriz. Projelerinizi duyururuz. Çok teşekkür ederiz.


Altınok ÖZ: Teşekkürler, sağolun. Ben de Türkiye’ye güzel günler diliyorum. Geçenlerde ben bir nikah kıydım, orada da söyledim. Zeytin ağacı, uzun yıllar yaşayan, yaşadığı yerden söküp alındığı takdirde tekrar yaşayan verimli, bereketli, sağlıklı bir ağaç. Niye? Zeytinyağı son derece sağlıklı. Ama zeytin dalı ve yaprağının simgesi olduğu dostluk, barış, kardeşlik. Bunların hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nde olsun istiyoruz. Gelirken güzel bir yazı okudum.  ‘Türk milleti kağıt paraya benzer. Türk milletini ışığa tuttuğun zaman içinde Atatürk görünür. Görünmeyenler de sahtedir. Atatürk’te buluşmak üzere’ diyor.


Semra TOPÇU: Görüşürüz efendim. Atatürk’te görüşmek üzere.