Hayat, çoğu zaman fark etmeden bir içsel çöp yığını yaratır. Küçük şeyleri görmezden gelir, büyük duyguları bastırırız. İşte o bastırılmışlık, bazen komik, bazen acı verici, bazen de tam anlamıyla kaotik bir tabloya dönüşür.Mesela iş yerinde patronun saçma bir talimatı karşısında içinizden öfkeyle bağırmak gelir ama “sakin ol, profesyonel ol” dersiniz kendinize. O öfke, tıpkı tutsak kalmış osuruk gibi içeride sıkışır. Evde kendinize geldiğinizde, ufak bir şeye patlarsınız; kahveyi devirmek, anahtarı kaybetmek… Bastırılmış egonun ve duyguların, minik patlamalarıdır bunlar.Ama bütün bu karmaşa, bütün bastırılmış öfke ve pisliklere rağmen, hayat yaşanmaya değer. Gülmek, küçük zaferleri kutlamak, tuhaflıklarla alay etmek… Bunlar bizi hayata bağlar. Çünkü insan olmanın garip ama güzel tarafı da budur: Her kötü, her karışık, her çirkin anın içinde bile göz kırpan bir güzellik vardır.Sonuçta, osuruklar tutsak kalsa da, çığlıklar bastırılsa da, hayatın bütün pisliği ve zorluklarına rağmen, yaşamak hâlâ en büyük lükstür. Ve buna değer…Sağlıklı kalın…
MAGAZİN
Yayınlanma: 06 Ekim 2025 - 20:22
Güncelleme: 06 Ekim 2025 - 20:26
"Osuruklar Tutsak Kalınca: Bastırılmış Duyguların Çığlığı"
Bazı anlar vardır ki, içimizde fırtınalar kopar ama dışarıya bir tek küçük ses bile çıkmaz. İşte o anlarda, bizim “içsel osuruklarımız” tutsak kalır. Şaka gibi gelebilir ama bastırdığımız her öfke, kıskançlık, hayal kırıklığı, bir gün mutlaka kendi küçük çığlığını atar.
MAGAZİN
06 Ekim 2025 - 20:22
Güncelleme: 06 Ekim 2025 - 20:26