Kasabanın meydanında güneş ağır ağır yükselirken, kahvehanenin önündeki tahta sandalyeye iliştim. Daha çayımdan bir yudum almadan, kulağıma tanıdık bir uğultu geldi. Hani öyle bir ses ki, sivrisinek vızıltısı gibi küçük görünür ama insanın içini kaşındırır.Belli ki yine birileri zıplamış…
Birileri de iğnesini gizliden sokmuş… Kasaba halkının bir huyu vardı:
Zıplayanı çekirge, iğne sokanı sivrisinek sanırlar; ama ne zıplayan çekirgedir, ne iğne sokan sivrisinek…
Asıl mesele, onların ortalığı karıştırıp sessiz sedasız kan emerken kimsenin fark edememesidir. Mesela bizim Mahmut Efendi…
Sabahları selâmı eksik etmez, “Günaydın komşum!” diye bağırır. Ama aynı Mahmut, akşam olunca kapı kapı dolaşıp olmayanı olmuş gibi anlatır. Zıplayıp durur ortalıkta. Bir bakmışsın bir cümlesiyle tüm mahalle birbirine girmiş.
Çekirge desen değil; çünkü çekirge zararsızdır aslında.
Bu, tam başka bir şey… Bir de Hatice Yenge var…
O, hiç zıplamaz. Sesi çıkmaz, adımları duyulmaz.
Ama gece olunca fısıltılar başlar.
Kulak diplerinden dolanan, insanı tedirgin eden bir sivrisinek uğultusu gibi…
Bir söz söyler, ertesi gün mahallede kavga çıkar. Kanı emilen kim?
Her zamanki gibi en saf, en temiz olan…Sonra dönüp bir bakıyorsun…
Günah keçisi arayanlar yine ortalıkta yok.
Ama problemi çıkaranların hepsi sırıtıyor bir kenarda.
Kimi çekirge gibi hoplayarak payını almış,
kimi sivrisinek gibi ince bir iğne batırıp kanı cebe indirmiş… İşte o zaman dedim kendi kendime:
“Ne çekirgesin ne sivrisinek…
Ama hem zıplıyorsun, hem kanımı emiyorsun; yetmiyor bir de sesiyle insanın içini kaşındırıyorsun!” Sağlıklı kalın…
Birileri de iğnesini gizliden sokmuş… Kasaba halkının bir huyu vardı:
Zıplayanı çekirge, iğne sokanı sivrisinek sanırlar; ama ne zıplayan çekirgedir, ne iğne sokan sivrisinek…
Asıl mesele, onların ortalığı karıştırıp sessiz sedasız kan emerken kimsenin fark edememesidir. Mesela bizim Mahmut Efendi…
Sabahları selâmı eksik etmez, “Günaydın komşum!” diye bağırır. Ama aynı Mahmut, akşam olunca kapı kapı dolaşıp olmayanı olmuş gibi anlatır. Zıplayıp durur ortalıkta. Bir bakmışsın bir cümlesiyle tüm mahalle birbirine girmiş.
Çekirge desen değil; çünkü çekirge zararsızdır aslında.
Bu, tam başka bir şey… Bir de Hatice Yenge var…
O, hiç zıplamaz. Sesi çıkmaz, adımları duyulmaz.
Ama gece olunca fısıltılar başlar.
Kulak diplerinden dolanan, insanı tedirgin eden bir sivrisinek uğultusu gibi…
Bir söz söyler, ertesi gün mahallede kavga çıkar. Kanı emilen kim?
Her zamanki gibi en saf, en temiz olan…Sonra dönüp bir bakıyorsun…
Günah keçisi arayanlar yine ortalıkta yok.
Ama problemi çıkaranların hepsi sırıtıyor bir kenarda.
Kimi çekirge gibi hoplayarak payını almış,
kimi sivrisinek gibi ince bir iğne batırıp kanı cebe indirmiş… İşte o zaman dedim kendi kendime:
“Ne çekirgesin ne sivrisinek…
Ama hem zıplıyorsun, hem kanımı emiyorsun; yetmiyor bir de sesiyle insanın içini kaşındırıyorsun!” Sağlıklı kalın…







