Bazı yazılar vardır, satır satır değil; yürek yürek okunur.
Bir lise öğrencisinin okul duvar gazetesine yazdığı o yazı, işte tam da öyle bir yazıydı.
Atatürk’ü yalnızca tarih kitaplarında değil, kalbinin en derin yerinde yaşamış bir genç kalemin duygularıyla anlatmıştı. “Atatürk kot pantolon giyemedi, sevgilisiyle sinemaya gidemedi,
Mercedeslerle Anadolu’yu gezemedi...
Ama bütün bunların yerine bir milletin bağımsızlığını armağan etti.”Ne güzel demiş…
Bugün eğlencenin, konforun, gösterişin peşinde koşarken; bir lise sırasından yükselen bu satırlar, gerçek kahramanlığın ne olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Atatürk’ü anlamak, sadece törenlerde alkışlamak değildir.
Onun çilesini, yalnızlığını, kararlılığını hissedebilmektir.
O genç bunu başarmış…
Bir karakalem çalışmayla da tamamlamış:
Bir masa, bir şişe, bir düşünür adam.
Ne gösteriş, ne makam... sadece “insan Atatürk.” Ey genç kardeşim,
Senin gibi düşünen her kalem bu ülkenin geleceğidir.
Kalemine, yüreğine sağlık!
Cumhuriyet, senin gibi duyarlı evlatlarla sonsuza kadar yaşayacak.“Bütün suçu iki kadeh rakı içmekti...
Ama o iki kadehin altında bir milletin onuru, özgürlüğü ve geleceği vardı.”Bu satırları yazan gencimize yürekten teşekkür ediyoruz.
O sadece bir yazı yazmadı;
Bir milletin vicdanını, bir önderin insani yanını hatırlattı bize. Bu yazı, nice genç kalemlere teşvik olsun.
Yazsınlar, düşünsünler, sorgulasınlar.
Çünkü Atatürk’ü yaşatmanın en güzel yolu,
onun gibi düşünmektir. Sağlıklı kalın...“Bir lise öğrencisinin duvar gazetesinde yayımlanan yazısından esinlenilmiştir.”"İKİ KADEH RAKI" BİR LİSE ÖĞRENCİSİ, OKULUNUN DUVAR GAZETESİNE YAZMIŞ.İNANILMAZ GUZEL VE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI İYİ DE YAPMIŞ..Bu ülkede yasayan her insanın bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan: ATATÜRK...Gençliğinde kot pantolon giyememiş. Sevgilisin elinden tutup hasılat rekorları kıran bir sinema filmine gidememiş...Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş....Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...Tarih kitapla anlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!Atatürk için üzülüyorum.Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Paşa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti…Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı.Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.Atatürk'e acıyorum... Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir.Aaaah ah...Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak, babasının Mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken... Bunları yapmadı Atatürk....Keyif çatmadı... Yan gelip yatmadı... Vatan topraklarını satmadı...Tüm hayatını ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...İŞTE ONUN İÇİN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI.. O İSE SADECE BU MİLLETİN BAĞIMSIZLIĞINI İSTEDİ.BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI İÇMEKTİ O KADAR...
Bir lise öğrencisinin okul duvar gazetesine yazdığı o yazı, işte tam da öyle bir yazıydı.
Atatürk’ü yalnızca tarih kitaplarında değil, kalbinin en derin yerinde yaşamış bir genç kalemin duygularıyla anlatmıştı. “Atatürk kot pantolon giyemedi, sevgilisiyle sinemaya gidemedi,
Mercedeslerle Anadolu’yu gezemedi...
Ama bütün bunların yerine bir milletin bağımsızlığını armağan etti.”Ne güzel demiş…
Bugün eğlencenin, konforun, gösterişin peşinde koşarken; bir lise sırasından yükselen bu satırlar, gerçek kahramanlığın ne olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Atatürk’ü anlamak, sadece törenlerde alkışlamak değildir.
Onun çilesini, yalnızlığını, kararlılığını hissedebilmektir.
O genç bunu başarmış…
Bir karakalem çalışmayla da tamamlamış:
Bir masa, bir şişe, bir düşünür adam.
Ne gösteriş, ne makam... sadece “insan Atatürk.” Ey genç kardeşim,
Senin gibi düşünen her kalem bu ülkenin geleceğidir.
Kalemine, yüreğine sağlık!
Cumhuriyet, senin gibi duyarlı evlatlarla sonsuza kadar yaşayacak.“Bütün suçu iki kadeh rakı içmekti...
Ama o iki kadehin altında bir milletin onuru, özgürlüğü ve geleceği vardı.”Bu satırları yazan gencimize yürekten teşekkür ediyoruz.
O sadece bir yazı yazmadı;
Bir milletin vicdanını, bir önderin insani yanını hatırlattı bize. Bu yazı, nice genç kalemlere teşvik olsun.
Yazsınlar, düşünsünler, sorgulasınlar.
Çünkü Atatürk’ü yaşatmanın en güzel yolu,
onun gibi düşünmektir. Sağlıklı kalın...“Bir lise öğrencisinin duvar gazetesinde yayımlanan yazısından esinlenilmiştir.”"İKİ KADEH RAKI" BİR LİSE ÖĞRENCİSİ, OKULUNUN DUVAR GAZETESİNE YAZMIŞ.İNANILMAZ GUZEL VE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI İYİ DE YAPMIŞ..Bu ülkede yasayan her insanın bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan: ATATÜRK...Gençliğinde kot pantolon giyememiş. Sevgilisin elinden tutup hasılat rekorları kıran bir sinema filmine gidememiş...Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş....Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...Tarih kitapla anlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!Atatürk için üzülüyorum.Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Paşa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti…Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı.Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.Atatürk'e acıyorum... Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir.Aaaah ah...Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak, babasının Mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken... Bunları yapmadı Atatürk....Keyif çatmadı... Yan gelip yatmadı... Vatan topraklarını satmadı...Tüm hayatını ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...İŞTE ONUN İÇİN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI.. O İSE SADECE BU MİLLETİN BAĞIMSIZLIĞINI İSTEDİ.BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI İÇMEKTİ O KADAR...






