Bizim milletin bir lafı vardır:
“Senden bir cacık olmaz!”
Kulağa basit gelir ama içinde koca bir toplum hikâyesi yatar.
Çünkü bizde “cacık olmak”, öyle hıyarı doğrayıp yoğurda karıştırmakla bitmez!
O işin hem usulü hem gönül kıvamı vardır. Cacık yaparken bile dikkat ister bu iş…
Hıyarın Çengelköy, sarımsağın Taşköprü, yoğurdun Tikveşli, suyun Erikli, yağın Ayvalık, dereotun Göçbeyli olacak!
Ama en önemlisi, içine sevgi katacaksın.
Sevgi yoksa ne tat olur, ne lezzet. Şimdi gelelim işin insan tarafına…
Bir insanın karakteri de aynı cacık gibidir:
Malzeme kalitesizse, ne kadar karıştırırsan karıştır — kıvam tutmaz!
Bazısının sözü sarımsak gibi keskin ama kokusu ağırdır.
Bazısının kalbi yoğurt gibi beyaz ama içine su karışmıştır.
Bazısının niyeti zeytinyağı gibi sızma değil, posadır.
Bazısında ise sevgi yoktur — işte o, tuzsuz cacık gibidir; tatsız, renksiz, ruhsuz…Bizim toplumda herkes birbirine “cacık olmazsın” demeye pek meraklı.
Ama kimse dönüp aynaya bakmaz;
“Ben acaba bu karışımın neresindeyim?” diye sormaz.
Oysa mesele karşıdakine laf sokmak değil,
insan olma kıvamını tutturabilmektir. Cacığın sırrı kıvamdadır.
Fazla karıştırırsan sulanır, az karıştırırsan pütür pütür kalır.
Aynı insan ilişkileri gibi…
Ne fazla mesafe, ne fazla samimiyet — ayarında olacak!
Biraz nezaket, biraz dürüstlük, biraz da gönül emeği…
Yoksa sen cacık değil, karışık bir çorba olursun dostum! Sonra dönüp bakarsın, “Ben niye kimseyle anlaşamıyorum?” diye düşünürsün…
Belki de sorun sende değildir;
belki sadece suyu fazla kaçırmışsındır! O yüzden diyorum ki:
Bir dahaki sefere “Senden cacık olmaz” demeden önce,
bir düşün… Belki karşındaki değil, malzemeyi yanlış ölçen sensindir.
Unutma; hayat mutfağında herkes bir malzemedir.
Kimisi kıvam verir, kimisi lezzet…
Ama sevgi yoksa, o sofrada ne cacık olur ne insanlık. Ve son söz:
“Ben bu malzemelerden biri olacaksam hıyar olmayı kabul ediyorum, ya sen?” Sağlıklı kalın...
“Senden bir cacık olmaz!”
Kulağa basit gelir ama içinde koca bir toplum hikâyesi yatar.
Çünkü bizde “cacık olmak”, öyle hıyarı doğrayıp yoğurda karıştırmakla bitmez!
O işin hem usulü hem gönül kıvamı vardır. Cacık yaparken bile dikkat ister bu iş…
Hıyarın Çengelköy, sarımsağın Taşköprü, yoğurdun Tikveşli, suyun Erikli, yağın Ayvalık, dereotun Göçbeyli olacak!
Ama en önemlisi, içine sevgi katacaksın.
Sevgi yoksa ne tat olur, ne lezzet. Şimdi gelelim işin insan tarafına…
Bir insanın karakteri de aynı cacık gibidir:
Malzeme kalitesizse, ne kadar karıştırırsan karıştır — kıvam tutmaz!
Bazısının sözü sarımsak gibi keskin ama kokusu ağırdır.
Bazısının kalbi yoğurt gibi beyaz ama içine su karışmıştır.
Bazısının niyeti zeytinyağı gibi sızma değil, posadır.
Bazısında ise sevgi yoktur — işte o, tuzsuz cacık gibidir; tatsız, renksiz, ruhsuz…Bizim toplumda herkes birbirine “cacık olmazsın” demeye pek meraklı.
Ama kimse dönüp aynaya bakmaz;
“Ben acaba bu karışımın neresindeyim?” diye sormaz.
Oysa mesele karşıdakine laf sokmak değil,
insan olma kıvamını tutturabilmektir. Cacığın sırrı kıvamdadır.
Fazla karıştırırsan sulanır, az karıştırırsan pütür pütür kalır.
Aynı insan ilişkileri gibi…
Ne fazla mesafe, ne fazla samimiyet — ayarında olacak!
Biraz nezaket, biraz dürüstlük, biraz da gönül emeği…
Yoksa sen cacık değil, karışık bir çorba olursun dostum! Sonra dönüp bakarsın, “Ben niye kimseyle anlaşamıyorum?” diye düşünürsün…
Belki de sorun sende değildir;
belki sadece suyu fazla kaçırmışsındır! O yüzden diyorum ki:
Bir dahaki sefere “Senden cacık olmaz” demeden önce,
bir düşün… Belki karşındaki değil, malzemeyi yanlış ölçen sensindir.
Unutma; hayat mutfağında herkes bir malzemedir.
Kimisi kıvam verir, kimisi lezzet…
Ama sevgi yoksa, o sofrada ne cacık olur ne insanlık. Ve son söz:
“Ben bu malzemelerden biri olacaksam hıyar olmayı kabul ediyorum, ya sen?” Sağlıklı kalın...








