Yırtıcı Kuşun Ömrü Az Olur…

Köy ağasının bir oğlu varmış.
Delidolu derler ya… İşte öyle. Ele avuca sığmaz, laf dinlemez, karşısındakini ezmeden rahat etmeyen bir yapısı varmış. Gençliğin verdiği pervasızlıkla, arkasındaki güce güvenip her kapıyı omzuyla açabileceğini sanırmış. Babası ise köyün eskilerindendir. Çok görmüş, çok yaşamış, sözün nereye varacağını önceden kestiren adamlardan… Oğlunun bu hâlini görür, her fırsatta uyarırmış.

“Bak oğlum,” dermiş,
“İnsanları küçümseme. Her sessizliği zayıflık sanma. Bir gün karşına sakalı kılı birbirine karışmış biri çıkar; öyle bir ders verir ki, bir daha aynaya başka bakarsın.”

Genç adam bu sözleri çoğu zaman gülerek geçiştirirmiş.
“Baba, sen eski kafalısın,” dermiş.
“Bu devirde güçlü olan konuşur.”

Günlerden bir gün babası buğday çuvallarını traktöre yüklemiş.
“Bunları değirmene götür, öğüt de gel,” demiş.
Genç adam da isteksizce yola koyulmuş.

Değirmene vardığında içerisi kalabalıkmış.
Herkes sırasını bekliyor, kimse sesini yükseltmiyormuş.
Sıranın en önünde, üstü başı yırtık, yüzü güneşten kararmış, sessiz sedasız bir delikanlı duruyormuş.

Ağanın oğlu, alışık olduğu tavırla doğruca sıranın önüne yönelmiş.
Kimseye bakmadan, kimseye sormadan…

Ama o perişan görünümlü delikanlı bir adım öne çıkmış.
“Burada sıra var,” demiş.

Bu söz, ağanın oğlunun canını sıkmış.
Önce alaycı bir gülümseme, sonra sert bir bakış…

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sormuş.

Delikanlı başını kaldırmış, gözlerinin içine bakmış.
Sesi ne titremiş ne yükselmiş:
“Kim olursan ol, bana ne,” demiş.

Kalabalık susmuş.
Değirmenin taşı bile sanki dönmeyi yavaşlatmış.

Bir anlık itiş kakış…
Sonra…

Delikanlı sabrının sonuna gelmiş olacak ki,
öyle bir Osmanlı tokadı yapıştırmış ki,
ağanın oğlu ne olduğunu anlayamadan dizlerinin üzerine çökmüş.

Yerdeyken başını kaldırmış.
Karşısındaki adama bakmış.
Sakal, güneş, emek, sert ama temiz bir yüz…

O an babasının sözleri yankılanmış kulaklarında:

“Bir gün karşına sakalı kılı birbirine karışmış biri çıkar…”

İçinden geçirmiş:
“Galiba o gün bugünmüş.”

Sohbetin Dersi

Hayat bazen uzun cümleler kurmaz.
Bir bakışla, bir susuşla, tek bir hareketle öğretir dersini.

Gücünü bağırarak gösterenler,
sıraya saygı duymayanlar,
insanı dış görünüşüne göre tartanlar…

Bir gün hiç ummadıkları bir yerde,
hiç ummadıkları birinden
hayatın tokadını yerler.

Unutmayın:
Yırtıcı kuşlar hızlı uçar ama çabuk düşer.
İnsanı ayakta tutan kanat değil, edep ve ölçüdür.

Hayırlı Pazarlarınız Olsun.

Sağlıklı kalın...