Sahte Kâr mı, Sahtekâr mı, Yoksa Sahte Kar mı?
'Sahte olan kar değil, kâr da değil... İnsanların maskesidir.'
Bazı kelimeler vardır, telaffuzu kolaydır ama anlamı derindir.
Bir harfi eksiltirsin, anlamı değişir; bir harfi eklersin, dünya ters döner.
“Sahtekâr” kelimesi de öyle işte…
Son günlerde internette “sahte kar” (evet, gökten yağan beyaz olan) videoları görünce, içimden “Bu milletin sahteyle imtihanı hiç bitmeyecek” dedim.
Kimi eline çakmak almış kar topunu yakıyor, “yanıyor, demek ki plastik bu!” diye bağırıyor.
Oysa kar yanmaz, sadece buharlaşır.
Ama ne gerek var anlamaya? Sahte yeter bize, gerçek zaten ağır geliyor.
Peki ya “sahte kâr”?
Ekonomide ayrı bir oyun alanı…
Kâğıt üstünde herkes kazanıyor, kasada sinek uçuyor.
Maaş zamları “rekor”, enflasyon “düşüşte”, bütçe “dengede”...
Hepsi birer “sahte kâr”, çünkü halkın cebinde para yoksa, ortada kazanç değil kandırmaca vardır.
Ama en tehlikelisi “sahtekâr” olanlar…
Ne karla ilgililer, ne kârla!
Onlar işin özünü satmış kişiler;
Bir bakarsın kürsüde doğruluktan dem vurur,
Bir bakarsın kuliste yalanla pazarlık eder.
Üstelik her devirde iş yaparlar; kriz varsa “fırsat”, bolluk varsa “pay” çıkarırlar.
Üçü arasında ince ama derin bir çizgi var:
“Sahte kar” cahilliğin,
“Sahte kâr” kurnazlığın,
“Sahtekâr” ise ahlâk yoksunluğunun eseridir.
Sonra dönüp bakıyoruz topluma…
Birileri kâr ederken, birileri kar altında gömülüyor.
Kimi gerçek alın teriyle ısınıyor, kimi sahte parayla serinliyor.
Ve ben kendi kendime diyorum:
“Bu memlekette karın da, kârın da, kâraktersizin de sahtesi çoğaldı; ama gerçeğe hasret kalanların sayısı azaldı.”
Sağlıklı kalın…