"Kadın isterse!"

Eskinin Anadolu kadını… Ayağında çoğu zaman çarığı bile yoktu, elinde avucunda neredeyse hiçbir şey bulunmazdı; ama yüreğinde koca bir cesaret, sınırsız bir sabır ve tükenmez bir emek vardı.

Sabahın alacasında tarlaya iner, güneş doğmadan çalışmaya başlar; sırtında odun taşır, kucağında çocuğunu büyütürken aynı anda toprağı işlerdi. Evin yükünü de, hayatın yükünü de omuzlarına alır; buna rağmen dimdik ayakta durmayı bilirdi. İşte o kadın, bugünün kadınlarının temeli oldu. Çünkü kadın isterse, hayatı yeniden kurabilir.

 

Zaman değişti, dünya değişti.. Şimdi gelelim günümüz kadınına…

 

Peki, kadın ne ister?

 

Her şeyden önce kadın, hak ettiği değeri görmek ister. İnsanca muamele görmek, saygı duyulmak, birey olarak kabul edilmek onun en doğal hakkıdır. Daha kötüsüne rıza göstermek, yalnızca hayatı zorlaştırır ve kadının hak ettiği özgürlüğü kısıtlar.

 

Kadınların hayattan beklentisi yalnızca günlük ihtiyaçlarla sınırlı değildir. Kadın, aklıyla, zekâsıyla ve sezgileriyle dünyayı değiştirebilecek bir güce sahiptir. 

 

Tarihin sayfalarında bilgelik tanrıçası Athena’dan, Anadolu’nun “Toprak Ana”sına kadar bütün semboller bunu gösterir: doğuran, besleyen, yaşatan hep kadındır.

 

Kadın ne ister sorusunun cevabı aslında çok yalındır: Kadın, emeğinin karşılığını ister. Duygularının da, aklının da değer görmesini ister. Çünkü kadın; yalnızca anne, eş, kardeş ya da iş arkadaşı değil; aynı zamanda akıl, güç ve gelecektir.

 

Bugün kadınların taleplerini anlamak için, onların hayata kattığı değeri görmek gerekir. Kadının beklentisi yalnızca daha iyi koşullarda yaşamak değil, insan onuruna yaraşır şekilde var olabilmektir. 

 

Kadının emeği, bilgeliği ve sevgisi değer bulduğunda; yalnızca kadın değil, bütün toplum kazanır.

Unutmayalım: Kadının ayağa kalktığı yerde toplum da ayağa kalkar…

Sağlıklı Kalın…