İhanet Etmeyen Dostlar
Soğuk bir kış sabahıydı. Kar, toprağı örter gibi sessizce düşüyordu.
Arkadaşım tavukçudan elli piliç almış, özenle pişirmişti. Ama bu yemek, sıradan bir ziyafet değildi. Köpekleri için hazırlanmış bir ödüldü; sadakatin, vefanın ve karşılıksız sevginin kutlamasıydı.
Yanındaki çalışanlara dönüp gür bir sesle söylerdi:
“Bakın, onlar ihanet etmez; biz de birbirimize güvenmeliyiz.”
O sahnede sessiz bir ders saklıydı: İnsan bazen çıkar peşinde koşar,
ama köpekler sadece sevgiyi bilir.
Onlar ihanet etmez, yalan söylemez, terk etmez.
Arkadaşım köpekleri çok severdi. Bir Alman Kurdu, iki Kafkas Arslanı cinsi köpeği vardı. Hepsi özenle beslenir, bakıcısı tarafından itinayla korunurdu. Masraflıydı, zahmetliydi ama o iş bir babayiğidin değil, yürekli bir insanın işiydi.
Ben de bir gün o arkadaşım için, o köpeğin aynısını hediye etmiştim. Küçük bir hediye değil, ömürlük bir dostluğun simgesiydi. Her bakışında o sadık dost, insana bir ders veriyordu:
“Gerçek dostluk, sahiplenmekle değil, kalpten vermekle büyür.”
Karın altında sahibini yıllarca bekleyen Hachiko’yu hatırlarsın…
İşte o hikâyenin ruhu, burada da yaşıyordu.
Köpekler, sessizlikleriyle, insana insanlığını öğreten canlılardı.
Ve finalde dostumun sesi yankılandı kulaklarımda:
“İnsanın en iyi dostu kimdir?
Ben cevabımı buldum: Vicdanım ve köpeğim…
Şimdi siz düşünün!”
Sağlıklı kalın...