Bir Milyon Eski İstanbul Artık Yok!
'Bir zamanlar İstanbul'da yaşamak ayrıcalıktı. Şimdi ise hanımefendiler ve beyefendilerin yerini, 'ne idüğü belirsiz' tipler aldı. Biz, o güzel İstanbul'u gördüğümüz için şanslıyız…'
O İstanbul Bir Başkaydı
1970’lerin İstanbul’unu hatırlıyor musunuz?
Beyoğlu’nda tramvay sesi, Cağaloğlu’nda matbaanın kurşun harf tıkırtısı, Bab-ı Âli’de sigara dumanı arasında yükselen hararetli tartışmalar… Emirgan’da erguvanlar, Kuzguncuk’ta kapı önlerinde edilen samimi sohbetler, Moda’da deniz kokusu eşliğinde akşam yürüyüşleri… İstanbul sadece bir şehir değildi; bir incelikti, bir terbiyeydi.
Beyoğlu’na Çıkmak Tören Gibiydi
O yıllarda Beyoğlu’na çıkanlar özenle giyinirdi.
Kadınlar zarif elbiseler, erkekler ütülü ceketler… Dünya, Fitaş, Melek sinemalarına gitmek bir seremoniydi adeta. İnsanlar, giyimleriyle, konuşmalarıyla birbirine saygı gösterirdi.
Geceler Bile Sıcaktı
Kadıköy’de oturanlar çok iyi bilir. Gece bir tiyatrodan ya da eğlenceden dönüyorsanız, Karaköy’de 11.45 vapurunu kaçıranlar için Kabataş-Üsküdar arabalı vapuru en büyük kurtarıcıydı. Mevsim kışsa, salepçiler ve köfte ekmek arabaları iskeleyi doldururdu.
Ve bir de çığırtkan gazete satıcıları vardı: “Akşam haberleri!” diye bağırırlardı. İşte İstanbul, böyle küçük ayrıntılarda bile şenlikliydi.
Şimdi?
Şimdi her şey kaba, aceleci, hoyrat…
İstanbul’un taşı toprağı altın diye koşup gelenler, şehrin ruhunu kemirdi.
Bir milyonluk o eski İstanbul artık yok!
Ama biz şanslıydık; o İstanbul’u gördük.
Çünkü İstanbul bir şehirden öte, bir nezaketti, bir hayaldi…
Saglıklı kalın...