Alkış Paraya Değil, Vicdana Yakışır…

Bir reklamdan vazgeçip binlerce gencin eğitimine kapı aralayan bir sanatçının duruşu, sadece alkışı değil, saygıyı da hak ediyor.

Bazen tek bir cümle, sayfalar dolusu sözden daha fazlasını anlatır.
Nejat İşler’in söylediği o cümle gibi:

Koca banka bu kadar mı öğrenciyi okutur?

Bir reklam teklifi…
Yüksek bir bütçe…
Paranın konuştuğu bir dünyada,
bir sanatçı çıkıp “Para istemiyorum, öğrencilere burs verin” diyorsa,
orada durup düşünmek gerekir.

Bu, basit bir reklam hikâyesi değildir.
Bu, sanatçının toplumla kurduğu bağın adıdır.

Bu ülkede milyonlar kazanan sinema oyuncuları var.
Salonları dolduran assolist ses sanatçıları var.
Reklam yüzü olup servetine servet katan nice isim var.
Elbette kazansınlar.
Ama şu soru da ortada duruyor:

Kazandığımız kadar, bu topluma ne veriyoruz?

Nejat İşler, bu soruya kendi payına düşeni yaparak cevap vermiştir.
Ve farkında olarak ya da olmayarak,
başka sanatçılar için de bir yol açmıştır.

Buradan, Pazar sohbetinden açık bir çağrı yapıyoruz:
Eğitime katkı sağlayan,
bir çocuğun hayatına dokunan
hayırsever sanatçıları da bekliyoruz.

Bu bir yarış değildir.
Bu bir gösteri hiç değildir.
Bu, Cumhuriyetin kurucu aklının işaret ettiği yoldur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü bir kez daha hatırlayalım:

“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır;
ya da esaret ve sefalete terk eder.”

Bugün bir sanatçının tek bir reklamdan vazgeçmesi,
binlerce gencin yarınına umut olabiliyorsa,
işte Atatürk’ün bu sözü hayatta karşılığını buluyor demektir.

Bu yazı kimseyi hedef almıyor.
Ama herkese vicdanını hatırlatıyor.

Alkış sadece sahnede alınmaz.
Asıl alkış, perde kapandıktan sonra duyulandır.

Helal olsun Nejat İşler.
Ve bu satırlar, yüksek kazançlara sahip tüm sanatçılara
samimi bir çağrı olarak kayda düşsün:

Gelin, eğitime omuz verin.
Bir çocuğun yarınında sizin de imzanız olsun

Sağlıklı kalın…