O, sadece bir asker değildi…
Bir fikir adamı, bir öğretmen, bir halk çocuğu ve bir dünya lideriydi. 87 yıl geçti aradan, ama ne kalbimizdeki sevgisi azaldı
ne de bıraktığı iz silindi.
Çünkü Atatürk’ü anlamak, bir dönemi değil, bir çağı anlamaktır. O, yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir ülke kurdu.
Ama asıl devrimi savaş meydanlarında değil,
insanların zihinlerinde yaptı.
“Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” derken,
aslında özgürlüğün, aklın ve bilimin ışığını kuşaklara emanet ediyordu. O’nun çizdiği yol bir milletin onurudur.
Kadın-erkek eşitliği, eğitimde fırsat, sanatta özgürlük,
tarımda üretim, bilimde ilerleme…
Bütün bunlar bir vizyonun değil, bir insan sevgisinin eseridir. O da bir insandı, ama insanlığın en yücesiydi…Atatürk’ün de yalnızlıkları vardı.
Geceleri yıldızlara dalar, yurdun geleceğini düşünürdü.
Kimi zaman bir askerin yarasına eğilen, kimi zaman bir çocuğa gülümseyen,
ama her zaman halkıyla bir olan bir yürekti o. Cebindeki son parayı Mehmetçiğe veren,
“Ben aç kalırım, halkım doysun” diyebilen bir vicdan…
Köylünün elini sıkarken eğilmeyi değil,
eşitliği öğretendi. En çok da gençlere inanırdı.
“Bütün ümidim gençliktedir” derken,
aslında geleceğe değil, insana güveniyordu.
Çünkü bilir, insanın mayası sevgiyse;
bir ulus da o sevgiyle büyür, olgunlaşır. Bugün 10 Kasım…
Bir yas günü değil, şükran günüdür.
Çünkü biz bir önderi kaybetmedik;
bizde yaşamaya devam eden bir fikri kazandık.
Onun adı bir imza değil, bir ışıktır.
Ve o ışık, her 10 Kasım sabahı yeniden doğar. O’nu anlamak görevimizdir…
Yaşatmak borcumuzdur.“O, Bir Gün Ölmeyecek Kadar Büyük Doğdu.” Sağlıklı kalın…
Bir fikir adamı, bir öğretmen, bir halk çocuğu ve bir dünya lideriydi. 87 yıl geçti aradan, ama ne kalbimizdeki sevgisi azaldı
ne de bıraktığı iz silindi.
Çünkü Atatürk’ü anlamak, bir dönemi değil, bir çağı anlamaktır. O, yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir ülke kurdu.
Ama asıl devrimi savaş meydanlarında değil,
insanların zihinlerinde yaptı.
“Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” derken,
aslında özgürlüğün, aklın ve bilimin ışığını kuşaklara emanet ediyordu. O’nun çizdiği yol bir milletin onurudur.
Kadın-erkek eşitliği, eğitimde fırsat, sanatta özgürlük,
tarımda üretim, bilimde ilerleme…
Bütün bunlar bir vizyonun değil, bir insan sevgisinin eseridir. O da bir insandı, ama insanlığın en yücesiydi…Atatürk’ün de yalnızlıkları vardı.
Geceleri yıldızlara dalar, yurdun geleceğini düşünürdü.
Kimi zaman bir askerin yarasına eğilen, kimi zaman bir çocuğa gülümseyen,
ama her zaman halkıyla bir olan bir yürekti o. Cebindeki son parayı Mehmetçiğe veren,
“Ben aç kalırım, halkım doysun” diyebilen bir vicdan…
Köylünün elini sıkarken eğilmeyi değil,
eşitliği öğretendi. En çok da gençlere inanırdı.
“Bütün ümidim gençliktedir” derken,
aslında geleceğe değil, insana güveniyordu.
Çünkü bilir, insanın mayası sevgiyse;
bir ulus da o sevgiyle büyür, olgunlaşır. Bugün 10 Kasım…
Bir yas günü değil, şükran günüdür.
Çünkü biz bir önderi kaybetmedik;
bizde yaşamaya devam eden bir fikri kazandık.
Onun adı bir imza değil, bir ışıktır.
Ve o ışık, her 10 Kasım sabahı yeniden doğar. O’nu anlamak görevimizdir…
Yaşatmak borcumuzdur.“O, Bir Gün Ölmeyecek Kadar Büyük Doğdu.” Sağlıklı kalın…








